THY İngilizce Sınavı ve İngilizce Mülakat Soruları

10 Haz 2019

Türkiye’nin en büyük havayolu şirketlerinden biri olan Türk Hava Yolları, personel alımı sürecinde adaylar oldukça titiz bir eleme sürecinden geçiriliyor. Bu süreçte adaylar iki yazılı sınava ve bir de mülakata tabi tutularak üç sınavdan geçmek zorundadır. THY İngilizce sınavında iyi bir sonuç elde etmek adaylar için oldukça önemlidir.

Yazılı sınavlar genel yetenek sınavı ve İngilizce sınavı olarak ikiye ayrılıyor. Genel yetenek sınavında adayların temel matematik, şekil yeteneği, mantık, grafik yorumlama ve Türkçe becerileri ölçülüyor. İngilizce yazılı sınavda ise adayların İngilizce bilgisi ölçülüyor. THY’de kabin memuru olarak çalışabilmek için ilk olarak DynED sistemi olarak tabir edilen bir sistemle bilgisayar üzerinden yapılan İngilizce yeterlilik sınavında boşluk doldurma, şekilli sorular, diyalog soruları ve cisim tanımlama gibi sorular yer alıyor. Bu sınav sisteminde dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta ise şu: Siz sorulara doğru cevap verdikçe sorular biraz daha zorlaşmaya başlıyor. Karşınıza çıkacak bir sonraki soru önceki soruya verdiğiniz yanıta göre belirleniyor. Yani İngilizce yazılı sınav sırasında telaşa kapılmadan soruları doğru cevaplamaya odaklanmak önemli. Bu aşamada İngilizce sınavının yanında kişilik envanteri olarak adlandırılan ve yine bilgisayar üzerinden gireceğiniz bir sınav daha olacak. İlk aşama olan yazılı İngilizce sınavından 1.0 ve üzeri puan aldığınız takdirde sözlü mülakata davet edileceksiniz.

THY İngilizce mülakatta ilk olarak kendiniz hakkında basit bilgiler vermeniz istenecek. Nerede çalışıyorsunuz, geçmiş deneyimleriniz, bu pozisyonu neden seçtiğiniz, gelecek için planlarınız gibi sorular sorulacak. Bu aşamda rahat ve kendine güvenli şekilde yanıtlar vermek ve İngilizce becerilerinizi doğru şekilde sergileyebilmek oldukça önemli. Bu yazımızda THY İngilizce mülakat soruları örneklerini sizler için bir araya topladık. THY İngilizce mülakat soruları ve cevaplarını inceleyerek sınavda karşınıza çıkabilecek soru ve durumlara karşı hazırlıklı olabilir, eleme süreci hakkında bilgi edinebilirsiniz.

 

THY İngilizce Mülakat Soruları Örnekleri ve Cevapları

Tell me about yourself.

My name is Ayşe Yılmaz. I am 25 years old. I am currently doing a masters degree on English Language and Literature.

Bana biraz kendinizden bahsedin.

Benim adım Ayşe Yılmaz. 25 yaşındayım. Şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı üzerine yüksek lisans yapmaktayım.

What are your previous job experiences?

I worked as an English Teacher in a private language school for two years after I graduated. After that I decided to do a masters degree and left this job to focus on higher education.

Daha önceki iş deneyimleriniz neler?

Mezun olduktan sonra iki yıl boyunca özel bir dil okulunda İngilizce öğretmeni olarak çalıştım. Daha sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim ve yüksek eğitime odaklanabilmek için işimden ayrıldım.

Why did you choose to apply to this position?

I have always been interested in learning about new cultures. Also, I have always wanted to work in a field that would allow me to interact with people and experience teamwork. I enjoy helping and assisting people and this position offers all that I look for in a job. I intend to pursue it as a career path.

Bu pozisyona başvurmayı neden seçtiniz?

Ben her zaman yeni kültürler tanımayı ilginç bulmuşumdur. Aynı zamanda farklı insanlarla iletişime geçebileceğim ve iş arkadaşlarımla takım çalışması yapabileceğim bir alanda çalışmak istemişimdir. İnsanlara yardımcı olmaktan ve onları yönlendirmekten keyif alıyorum ve bu pozisyon işte arayabileceğim her şeyi bana sunuyor. Bu sebeple kariyerime bu yönde devam etmek istiyorum.

 

Can you tell me about a significant achievement you had in your life?

I have been playing tennis since I was 8. Last year I hurt my ankle and thought I would never be able to join a tournament ever again and that I would have to stop playing tennis. However, I really enjoyed playing it, so I strived to get better and put myself to the İstanbul International Tennis Tournament and I succeeded. In the end I came the 3rd in the tournament. This ranking was better than any of my previous years in playing tennis despite having hurt my ankle earlier that same year. I consider this to be one of my biggest achievements.

Hayatında gerçekleştirmiş olduğunuz önemli bir başarıyı anlatabilir misin?

8 yaşımdan beri tenis oynuyorum. Geçen sene bileğimi incittim ve bir daha asla bir tenis turnuvasına katılamayacağımı ve tenisi bırakmak zorunda kalacağımı düşündüm. Ancak tenis oynamaktan gerçekten çok keyif alıyordum bu sebeple daha iyi olmak için çok çabaladım ve kendimi İstanbul Uluslararası Tenis Turnuvasına sokmayı başardım. Sonunda turnuvanın üçüncüsü oldum. Bu sıralama aynı sene içindeki sakatlanmama rağmen daha önceki yıllardaki derecelerimden bile çok daha iyi bir başarıydı. Bu deneyimi önemli başarılarımdan biri olarak görüyorum.

How do you handle pressure and stress?

I try my best to stay calm. I keep my face straight and calm because I believe my expression affects my attitude. I try to think of the easiest and most practical way to ease the pressure. I try my best to keep everyone around me calm as well. I move quickly but calmly. I focus only on the next task I am obligated to do. I do not think too far into the future and focus on the moment.

Stres ve baskı durumlarında ne yaparsın?

Sakin kalmak için elimden geleni yaparım. Yüz ifademi düz ve sakin şekle getiririm çünkü ifademin tüm tavrımı etkilediğini düşünürüm. Baskıyı azaltmak için yapabileceğim en kolay ve pratik yolu düşünürüm. Etrafımdaki insanların da sakin kalması için uğraşırım. Hızlı ancak soğukkanlı hareket ederim. Yalnızca yapmam gereken bir sonraki göreve odaklanırım. Gereksiz ileri aşamaları düşünmem ve o ana odaklanırım.

 

How do you typically deal with conflict? Give me an example.

I usually try to understand the opinion that contrasts with mine. I consider whether there is anything I can fix in my point of view. If I decide that I hold a more logical idea of how to deal with a problem, I calmly express it. I am not afraid to compromise when it's necessary. Last year when I was working at the language school as a teacher for instance, we had a blind student in class. However, we did not have the appropriate material for him written in Braille alphabet when we were doing the yearly exam.

My coworker suggested that we sent him home and gave him an exam later when we had the appropriate material. But I thought it would be unfair for all the other students and inconvenient for the disabled student himself and suggested that we take him to a different class and read him the questions out loud. My coworker refused and said that he had other things to do and could not read to the student and I had to stay in the same class to wait on all the other students who were taking the exam. In the end, I made the disabled student wait until the others were finished and after other students left I stayed with him and read to him all of the questions. This way, the student didn’t have to go home and come back again for another extra day, we didn’t need to wait for the appropriate material which would take ages to arrive and I compromised my time in order to not be a burden on my coworker.

Anlaşmazlıkların üstesinden nasıl gelirsin. Bir örnek ver.

Genellikle benimkiyle çelişen fikirleri anlamaya çalışırım. Kendi bakış açımda düzeltebileceğim bir şeyler olup olmadığını kontrol ederim. Eğer kendi fikrimin daha mantıklı olduğuna karar verirsem bunu sakin bir şekilde ifade ederim. Taviz vermekten korkmam. Örneğin, geçen sene dil okulunda çalıştığım sırada sınıfımızda görme engelli bir öğrenci vardı. Sınav olunacaktı ancak görme engelli öğrencilere uygun Braille alfabesi ile yazılmış materyal elimizde yoktu.

İş arkadaşım öğrenciyi eve göndermeyi ve kendisini gerekli materyal geldiğinde tekrar sınava sokmayı teklif etti. Ancak ben bunun diğer öğrencilere haksızlık olabileceğini ve ayrıca engelli öğrencinin kendisi için de daha zahmetli olacağını düşündüm ve öğrenciyi başka bir sınıfa alarak sınav sorularını kendisine yüksek sesle okumayı önerdim. İş arkadaşım kendisinin yapması gereken başka işler olduğunu ve benim de sınava giren diğer öğrencileri kontrol etmek üzere sınıfta beklemem gerektiğini söyleyerek önerimi reddetti. Sonuçta, ben diğer öğrencilerin sınavlarını bitirmesini bekledim ve engelli öğrenciyi de diğerleri gidene kadar beklettim. Diğer öğrenciler gittikten sonra ona soruları yüksek sesli olarak okudum. Bu sayede öğrenci eve gidip daha sonra tekrar gelmek zorunda kalmadı, gerekli materyal için ise uzun zaman beklemedik ve zamandan fedakarlık ederek iş arkadaşımın sırtına yük olmaktan kaçınmış oldum.